4 Mayıs 2010 Salı

özgürlüğün çarpıntıları


Yine İzmir... Yine faşizm...


“Faşizmin Başkenti: İzmir” yazımdan sonra yaşananlar “Komedya Başkenti: İzmir” gibi bir yazıyı gerektirecek seviyeye geldi. Çok sevdiğim memleketimin “özgüvenini kaybetmiş ve hızla gerileyen” bir şehir olduğu gerçeği her geçen gün daha net olarak ortaya çıkıyor...
O yazım üzerine İzmir"in tüm yerel medyası bana kişisel hakaretler yağdırdı, alenen sinkaflı küfürleri yazmaktan çekinmediler. Benim açımdan sorun yok, bana birinin küfretmesi Mehmet Okur"a “cüce” denmesi gibi etki yaratıyor bende, hele hemşehrilerim ediyorsa daha da bir bağışlayıcı oluyorum, kızmıyorum. Öte yandan yazımda geçen çok net ve açık argümanlar üzerine hiçbir şey yazılmadı, söylenmedi. Böyle olması çok doğal çünkü acz içindeki insanlar hakaret eder, özgüvenli ve kendinden emin bireyler ise argümanla karşılık verir...
Öte yandan bu meselede iş sinkaflı sözlerle de kalmadı. İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi"nin CHP"li ve MHP"li 49 üyesi bana ve Hasan Cemal"e “İzmir"e ve İzmir halkına hakaret” ettiğimiz gerekçesiyle İzmir 6. Sulh Hukuk Mahkemesi"ne manevi tazminat davası açtı. Geride bıraktığımız bu mart ayının başında dava görülmeye başlandı. Bir TV kanalında da karşılıklı tartıştığımız Meclis Başkanı Serdar Değirmenci dava gerekçesini şöyle açıkladı:
“Kütahyalı yazısında, "İzmir faşizmin başkenti olmuştur, İzmir"in psikolojisi bozuk, yıl boyunca evlerinde ve işyerlerinde sürekli bayrak ve Atatürk resmi asan bir şehirden bahsediyoruz" ifadelerini kullanmıştı. Hasan Cemal ise "Bir yanda gerilla kıyafetli çocuklar, öte yanda pencerelerden sarkıtılan kalpaklı Atatürk bayrakları, barış bunun neresinde? Kalpak ve gerilla ikisi de savaşın simgeleri değil mi?" ifadelerini kullanmıştı. Biz bunların İzmir ve İzmirliler için doğru tanımlar olmadığını düşünüyoruz. İfade ve basın özgürlüğü Atatürk ve bayrağa hakaret ederek olmaz. İzmir"i temsil eden en üst kurumun üyeleri olarak biz, İzmir"e hakaret eden yazarların adalet önünde hesap vermesini istiyoruz.”
Zihniyet bu... Dünyanın her yerinde evlere 12 ay kesintisiz bayrak asmak savaş psikolojisinin göstergesidir. İsteyen de asabilir elbette. Fakat bana göre bu bozuk bir psikolojinin yansımasıdır. Hasan Cemal"in sözleri de bu “savaş psikolojisi”ne işaret ediyor. Bu tesbiti yapanlara, bir şehrin meclisinin özel olarak toplanıp “Hakaret davası” açması da ayrı bir komedi tabi... Üstelik komedi burada da bitmedi. Bu davayı açanlar yeterli harç parasını mahkemeye yatırmamışlar! O yüzden dava ertelendi. 2500 lira gerekirken 150 lira yatırmışlar. Sonradan İzmir kamuoyunda bu da konu oldu. CHP Grubu “Bu parayı gerekirse parti olarak ödeyeceğiz. Bu İzmir"in onur davasıdır. Bu davanı yürümesini kimse engelleyemez” diye açıklama yaptı.Sanırsınız ki Gazi Osman Paşa"nın “Plevne Müdafaası”!.. Bunlar da para biriktirip cepheye mermi gönderiyorlar!.. Alt tarafı iki köşe yazarı eleştiri yapmış. Marsilya ile, Barcelona ile, Milano ile yarışması gereken, küresel bir şehir vizyonuna sahip olması gereken güzel şehrimin taşralılığına üzülmemek imkânsız. Daha doğrusu İzmir"in kodamanlarının taşralı, vizyonsuz, ufuksuz zihniyetlerini görüp de kahrolmamak imkânsız.
İzmir"e dair yeni bir rezaleti de dün Ahmet Kekeç"in yazısından öğrendim. Başörtülü fotoğraf çektiren öğrencilere İzmir Büyükşehir Belediyesi “Toplu taşıma indirimi” yapmıyormuş. Fotoğrafın başörtülüyse yasal hakkını kullanamıyorsun şu an İzmir"de! Başörtülü kızların üniversiteye alınmaması yetmiyor, bir de otobüslere almayın bari!! Sonra da “Bu yapılan, faşizmdir” dediğimizde dava açıyorsunuz. Başörtülü bir kız öğrenci pasosunu gösterdiğinde geçersiz. Niye? “Öğrenci dediğin Atatürk ilkelerine uygun giyinerek fotoğraf çektirir.”
Okulda zaten zorunluluktan açıyor kızlar. Artık otobüste hatta sokakta da mı açmalarını istiyorsunuz başlarını? Benim şehrim İzmir aydın bir şehirse, çağdaş bir şehirse, laik ve demokratik bir şehirse, özgürlükçü ve hoşgörülü bir şehirse derhal bu uygulamayı kınayan gösteriler yapar, belediyenin bu faşist uygulamasını kaldırması için baskı yapar. İzmir halkının çoğunluğu “başörtülü öğrenciye paso hakkı verilmemesi” uygulamasını savunuyorsa ben de bir daha aynı şeyleri söylemek zorunda kalırım. “İzmir, faşizmin başkenti olmuştur” derim.
Başkan Aziz Kocaoğlu da bu yaptığına gerekçe üretmek yerine derhal bu uygulamayı kaldırmalı. Yasal olarak öğrenci kartı almış herkese eşit muamele etmeli İzmir Belediyesi. CHP iktidarda olsaydı muhtemelen hiçbir başörtülü kıza öğrenci kartı vermezdi, başörtülü kızların “Açık Lise”de dışarıdan eğitim almasına bile izin vermezdi ama şu an o kızların bu hakkı var. Yapma Aziz Başkan, bırak her öğrenci nasıl giyinirse giyinsin, yasal hakkını kullansın. Ayıptır, İzmir böyle skandallarla anılmasın artık. Vicdanlı hemşehrilerim de belediyeye baskı yapmalı.

Rasim Ozan Kütahyalı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder